Blog Arşivleri

Harry Potter ve Beyaz Adamın Gururu

Böyle bir kitap tabii ki yok. “Harry Potter and the Pride of the White Man“, beş yıl önce yazdığım bir yazının başlığı yalnızca. Hazır serinin son kitabı da sinemaya aktarılırken buraya biraz güncelleştirilmiş bir çevirisini koymak iyi olur diye düşündüm*.

Tabii uyarıyı atlamamak lazım: Bu yazı Harry Potter serisinin ilk altı bölümünü okumamış veya izlememiş herkes için spoiler içermektedir. Eğer umurunuzdaysa…

* * *

Biraz dikkatli bakarsanız her film ve kitap öykünün ardında yatan gerçeği farkında olmadan ele verir. Yazarın/senaristin/yönetmenin sahip olduğu önyargıların ve içinde yaşadığı/yazdığı ortamın yapıt üstündeki etkisi hiçbir zaman tamamen temizlenemez ve bir yerlerden mutlaka kendini gösterir.

Yazarın bilinçaltının filme nasıl yansıdığını görmenin en kolay yollarından biri, öyküdeki karakterleri incelemektir. Şöyle bir soruyla başlayabiliriz mesela: Harry Potter öyküsündeki en önemli karakterler hangileridir? Tabii ki Harry Potter ve en yakın iki dostu. Peki bu karakterlerin ortak noktaları nedir? “İngiliz olmaları” gibi basit bir cevap da verilebilir, bir adım daha ileri gidip, “İngiliz ve beyaz olmaları,” da denilebilir.

Kalkıp da Rowling’in diğer ırklara önemli roller vermediğini söyleyecek değilim tabii. Örneğin Harry’nin okul balosuna davet ettiği kız o kadar Hintli’dir ki bütün film boyunca geleneksel kıyafetleriyle dolaşır durur -eh, bir Hintli’nin yüce İngilizler gibi modern kıyafetler giymesini bekleyemezdik değil mi? Dahası, Harry’nin ilk aşık olduğu kız (Cho Chang) da bariz şekilde Asyalıdır.

Gerçi J.K.Rowling serinin devamında Harry Potter’ı tipik bir İngiliz kızına aşık ederek beyaz kadının gururunu da kurtarır ama zaten Potter’ın Hintli veya Asyalı bir kızla görünmesi bile durumu pek değiştirmez. Çünkü sinema tarihi muhteşem beyaz kahramanlara aşık olan diğer ırklardan kadınlarla doludur.

Kadının kültürel üstünlüğü temsil ettiği The King and I gibi birkaç örnek hariç, beyaz kadınlar nadiren diğer ırklardan erkeklere aşık olurlar -özellikle de on beş-yirmi yıl öncesine kadar bu kesin bir kural gibiydi. Nedeni açık: Erkeğin hakimiyet sembolü olduğu bir kültürde beyaz bir kadını Afrika kökenli, Doğu Asyalı veya Hintli bir erkeğe aşık olurken görmek büyük bir utanç kaynağıdır. Böyle bir film yapmak da büyük risktir. Sonuçta filmler Batı’da pazarlanacaktır çünkü.

Sadece bu da değil. Bir başka açıdan Harry Potter serisini incelediğimizde de, Hogwarts’ın İngiliz eğitim sistemini ilginç bir şekilde yansıttığını görebiliriz: İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth) ‘nun çeşitli ülkelerinden gelip Anglosakson eğitimine adapte edilen ve karizmatik beyaz liderlerin etkisi altında yetişen öğrenciler… Bu sembolizmi kabul ettiğimiz anda, serinin dördüncü filmi Harry Potter ve Ateş Kadehi‘ndeki diğer iki okulun (Fransız Beauxbatons Akademisi ve Rus Durmstrang Enstitüsü) hangi kültürleri temsil ettiği de bir anda ortaya çıkıverir.

Tabii ki İngiliz bir yazar, bu kadar köklü bir bilimden (büyücülük) bahsettiği bir kitaba bir Amerikan okulu eklemeyi düşünmeyecektir. Kasıtlı olarak yok saymaktan bahsetmiyorum. Eminim ki böyle bir okul Rowling’in aklının ucundan bile geçmemiştir. İngiliz aklında köklü gelenek ve Amerikalılık birbirine tamamen zıttır. Bir arada düşünülmesi komik olur.

Beauxbatons ve Durmstrang da temsil ettikleri kültürlerin karakteristik özellikleriyle doludurlar. Fransız büyücülük okulundan gelen grupta hiç siyahî öğrenciye rastlamazsınız mesela. Bu da Fransızların entegrasyon anlayışıyla tümden uyumludur. Oysa Rus okulunun en popüler öğrencisi bir Bulgar’dır. Tıpkı Sovyetler’in tarihindeki en güçlü liderlerin Tatar, Gürcü, vs. kökenli olmaları gibi.

* * *

İşte popüler filmleri izlemek bu yüzden eğlenceli. Çünkü satsın diye üretiliyor. Bu yüzden de, önyargılardan temizlenmek şöyle dursun, önyargılara hizmet edecek şekilde yazılıp pazarlanıyor. Böyle olunca da, üstünden beslendikleri ülkelerin kültürleri hakkında ciddi ipuçları veriyor.

Tıpkı serinin vizyona yeni giren bölümü Harry Potter ve Ölüm Yadigarları – Bölüm I‘in İngilizler’deki Nazi korkusunu yansıtması gibi. Büyücüleri ırksal kökenlerine göre sınıflandırıp yargılayan ve hapseden Voldemort grubunu sık sık Nazi tarzı siyah deri trençkotlarla görmemiz bir tesadüf olabilir mi? Ya da, tıpkı Naziler gibi doğrudan savaş ilan etmeyip, önce otorite merkezini (Büyü Bakanlığı) ele geçirmeyi saplantı haline getirmeleri? Hogwarts öğrencileri arasında ırkçıların lideri olan Draco Malfoy’un Ari tarzı boyanıp taranmış saçları?

Popüler filmleri sıkıcı bulmak kolay. Bu filmlerin entelektüellerimizi tatmin etmeyecek kadar formülize ve sıradan oldukları da doğru olabilir. Peki ama içeriğin arka planı? Asıl eğlenceli kısım işte orası.

Ve incelikle yazılıp sokaktaki adamın anlayamayacağı hâle getirilmiş sanat filmleri bu malzemeyi piyasa filmleri kadar doğal yoldan sağlamıyor. Onlar bu tür önyargıları bilinçli bir şekilde işliyor. Sanat filmlerinde gözlem yapma görevi yazara ve yönetmene ait. Bize de oturup onların gözlemlerini kabullenmek kalıyor. Bana kalırsa, piyasa filmlerinde bağımsız gözlemler yapmaktan çok daha pasifize, çok daha kolaycı bir yöntem bu.

______________

*Gerçi zamanında bütün o yazıları Türkçe’ye çevirip Geocities’e koymuştum ama ilk önce Geocities Türkiye’de yasaklandı. Hemen ardından Geocities kapandı ve bütün o çeviriler kullanılmış uydular gibi sanal uzaya dağılıp gittiler.